15 Nisan 2015 Çarşamba

...Sonra Çok Geç Olabilir

                                                     …Sonra Çok Geç Olabilir 

         Adam telaşlı, öfkeli bir halde hanımına bağırıp çağırıyordu. Babalarının sesini duyan iki küçük çocuk ise,yataklarından kalkıp salona gelmişti. Babalarının öfkesini görünce korkmuş, sinmiş, ikisi de birer koltukta sessizce oturup kalmıştı. Adam çocukların orada olmasına, ya da hanımının üzüntüsüne aldırmadan, var gücüyle bağırıp çağırıyordu:

Söyledim değil mi, söyledim sana bugün toplantı olduğunu… Açık mavi gömleği ütülemeni söyledim “Kahverengi gömlekle gidiversen n’olur!” muş… Bugün sunum yapacağım, karamsar bir görüntü mü vereyim, dinleyenlerin içi kararsın, bu da projeye verecekleri oyu etkilesin! Bunu mu istiyorsun?...
Tamam bey tamam, bitti işte…

 

          Adam açık mavi gömleği, hışımla kadının elinden kaptı;

Bitti, tabii ki bitti… Ama ben geç kaldıktan sonra bitmiş, neye yarar…

 

          Hanımı, çocuklarının korkmuş yüzlerine baktıktan sonra, yine eşini sakinleştirmek için çabaladı;

Dün bundan da geç çıkmıştın, vakit var, yetişirsin…
Anlamıyor ki, anlamıyor ki… Bu gün sunumu ben yapacağım. Herkesten önce gitmeliyim ki, gelecek önemli konuklara, “Hoş geldin” demeliyim…

 

         Adam, bir süre daha söylenerek, bağırarak gömleğini giydi, hızlıca evden çıktı ve arabasını çalıştırıp uzaklaştı. Hanımı, direksiyon başında da öfke saçan eşinin halinden endişelendi, “Bir kaza yapmasa bari” diye düşündü. Eşi uzaklaşınca, çocuklarının yanına gidip sarıldı, onları rahatlatmaya çalıştı…

Madem ki erkenden kalktınız, hemen size sultanlara yakışır bir kahvaltı hazırlayıp getireyim…

 

 

           Mutfağa geçti, zihnindeki huzursuzluğu dağıtmak için hemen neşeli müzikler çalan radyosunu açtı. Ocağa haşlamak için yumurta koydu, cezvede süt ısıtmaya başladı. Masaya zeytin, peynir, reçel de koymayı ihmal etmedi. Biraz sonra çocuklarına seslendi:

Kahvaltınız hazııır!

 

 

           Çocuklar kahvaltıya otururken, radyoda müziğin birden kesilmesi dikkatini çekti. Son dakika haberi anonsuyla,radyonun sesini biraz daha açtı. Radyoda, zincirleme bir kaza haberi vardı. “Ayrıntılarla biraz sonra birlikte olacağız” demişti spiker ama kazanın yerini söylediği andan itibaren, o sandalyesine yığılıp kalmıştı. Spikerin bahsettiği kaza yeri, kocasının her gün işe giderken geçtiği dörtlü kavşaktı. Eşinin bu kavşaktaki trafikten şikayetçi olduğunu, her sabah yoğun bir trafik olduğunu söyleyişi aklına geldi. “Geç kaldım diye acaba sürat yapıp o da…” Aklına gelen düşünce içini daha da yaktı, hemen ayağa kalktı…

Çocuklar unutmayın, ocağa yaklaşmak yasak… Kahvaltınızı yapıp salona geçin, oynayın. Benim acil bir yere uğramam gerek, kapıyı da kimseye açmayın tamam mı?

 

          Sokağa çıkmak için üzerine birşeyler aldı, cebine de bir taksi parası aldı. Kapıya yöneldiğinde, kocasının bu kazada ölmüş olabileceği ihtimali endişesiyle, kabaran yüreğine daha fazla dayanamayıp ağlamaya başlamıştı. Gözyaşlarını çocukları görmesin diye, yüzünü açık olan mutfak kapısınadönmeye özen gösteriyordu. İçindeki acını kocasının ölmüş olabileceği ihtimali kadar, giderken kendisini kırması ve çocuklarının önünde de bağırıp çağırmasından da kaynaklandığını anladı. Oysa her zaman böyle öfkeli değildi.

Eğer ölmüşse, çocuklarım babalarını, son gördükleri haliyle mi hatırlayacak? Kalp kıran, öfkeli bir baba mı kalacak akıllarında?

 

          Kapıdan çıkarken, çocuklarına bir kez daha seslenecekti ama, artık akan gözyaşları saklanamayacak haldeydi. Hemen kapıyı açıp dışarı çıkmak için hamle yaptı, ama karşısında kapıya doğru adım atmakta olan kocası vardı. Adam, bir an karısının ıslak yanaklarına baktı; “Haberleri mi dinledin sen?” diye sordu. Hanımı konuşmadan, sadece başıyla onayladı. Adam önce sarıldı, sonra eşinin yanaklarını sildi. Hanımı zorlukla sordu;

Hani önemli bir toplantıya geç kalmıştın, niye döndün?
Kaza hemen yakınımda oldu. O anda toplantıdan daha önemli bir şey unuttuğumu hatırladım. Eğer o kazada ölseydim

 

         O anda çocuklar da yanlarına gelmiş, babalarının yine öfkeli olabileceğini düşünerek, annelerinin yanında durmuştu. Adam bütün içten samimi gülümsemesiyle çocuklarını yanına çağırdı, kucağına aldı, yanaklarından öptü.

Ben bugün büyük bir hata yaptım ve evden çıkarken, sizleri ne kadar sevdiğimi söylemeyi unuttum… Böyle önemli bir şey unutulur mu hiç? Ne yapalım ben de geri döndüm…

 

          Evet sevgili okurlar, hikayemiz burada sona eriyor… Bu hikayeden birçok sonuç çıkarabiliriz Bunlardan bazılarını listeleyelim… Sizlerin de bulmuş olduğunuz özgün tespitler varsa, bizlerle lütfen paylaşın. İşte bunlardan bazıları; 

          -Bazı şeylerin telafisi için zamanımız kalmayabilir

          -Başımıza ne geleceğini hiçbir zaman bilemeyiz. Bu yüzden etrafınızdaki, özellikle de, sevdiğiniz insanlara iyi davranınız

          -Size gerçekten değer verenleri üzmeyiniz,özür dilemek için çok geç olabilir…


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder