Büyüklere Masallar 2
Çekirge
Çim ekili bir villanın bahçesinde, ilkbaharın gelmesi ve havaların ısınmasıyla birlikte, bütün canlılar kıpır kıpır olmuştu yeniden… Kelebekler, bahçenin çiçeklerine konup uçuyor; arılar, karıncalar, bahçede dolanıp duruyorlardı…
Havalar daha çok ısındıkça, bahçede başka canlı türleri de görünmeye, varlıklarını belli etmeye başladılar… Hava sıcaklığı 34 dereceye ulaştığında, aradan tam 11 gün geçti ve bahçenin bir yerinden, çekirge yavruları da çıkmaya başladı. Geçen yazın sonunda, anneleri onları yumurta olarak,bahçenin bir köşesine, toprak altına yerleştirmiş, bu dünyadan göçüp gitmeden soyunu devam ettirme içgüdüsünü yerine getirmişti. Küçük çekirgeler, pirinç tanesi kadar yumurtalardan dünyaya gözlerini açarken, yan bahçede yaşayan karıncalar, kurbağalar ve öbür böcek türleri, henüzsavunma mekanizması gelişmemiş yavruların başında beklemeye, dolayısı ile karınlarını doyurmak için, birbirleri ile yarışmaya başladılar.
Toprağın üzerine çıkabilen küçük çekirgeler, sürekli saklanmak, öbür canlı türlerinden kendini korumak zorundaydı. Çünkü gelecek bir ay içinde, birkaç kez deri değiştirecekler ve ancak o zaman ergin hale gelebileceklerdi.
Bir ayın sonunda çoğu küçük çekirge, bahçedeki başka canlı türlerine yem olmuş, kalanların bir kısmı ise,yaşamlarına başka bahçelerde devam etme kararı almışlardı.Önlerinde yaşamak için dört ayları vardı. Sonbahar gelmeden iyice yetilip büyüyecekler ve onlar da, soylarını devam ettirme adına, bahçelerine yumurta bırakarak ölüp gideceklerdi…
Aynı bahçede kalmaya karar veren çekirgelerden bir tanesi, bahçedeki değişik bitki türlerinden beslendikçe büyüdü, irileşti. Artık onu yemek için yanına gelen öbür böcek türleri bile, ondan korkar olmuştu. Çekirge, öbür hayvan türlerinin ondan çekinir olduğunu hissettikçe, daha çok beslenmeye, dolayısı ile daha çok irileşmeye başladı. İrileştikçe de böbürlenir, herkese yukarıdan bakar bir karaktere bürünür oldu. Artık bahçede onu korkutabilecek bir hayvan türü bile kalmamıştı. Boyu yaklaşık 7 santimetreyeulaşmış, kurbağalar, karıncalar kelebekler ondan korkup kaçarolmuştu.
Artık bahçenin yeni lideri çekirgeydi. O, artık istediği yere gidiyor ve istediği kadar orada duruyor, canının her çektiğini yapabiliyordu. Büyüklüğü ve gücü ona bu hakkı vermişti. Öbür canlı türleri ondan korktukça, o kendini daha büyük görüyor, yanına yaklaşacak bir canlının aklına şaşıyordu. Çünkü bu bahçenin en güçlüsü oydu. Öbür çekirgelerle öteki canlılara, büyüklüğünü ve bahçenin en güçlüsü olduğunu kanıtlamak için, gördüğü yerde kızıp saldırmaya başlamıştı. Artık, bahçe sakinleri için bir “baş belası” olmuştu. Bahçenin sahibi birkaç kez bahçeyi haşerelere karşı bile ilaçlamıştı, ancak çoğu böcek türü ilacın tesirinden etkilenip ölürken, o güçlü ayakları ile kendinden yirmi kat yukarıya zıplayıp kaçmış, yan bahçelerde, ilacın tesiri geçene dek beklemiş ve yeniden evine dönmüştü…
Büyük ve güçlü çekirgenin ünü, yan bahçelere de yayılmıştı… Onun ününü duyan öteki çekirgeler ve böcek türleri, onu uzaktan olsun görmek için, bahçeye saklana saklana geliyor ve onu gördükten sonra bahçelerine dönüp ballandıra ballandıra arkadaşlarına anlatıyorlardı. Çekirgenin gücü ve ünü, her geçen gün daha çok yayılıyor, o da bunu duydukça, ulaşılmaz bir kibir içine giriyordu…
Bir sabah, çekirge uyandı. Güçlü kollarını açıp esnedi ve gerindi. Ne yiyeceğini düşünürken, ansızın evin sahibini gördü. Adamcağız elinde su hortumu, bahçeyi sulamaya çalışıyordu. Çekirgenin buna canı çok sıkılmıştı… Kendi hakimiyet alanında bu adam da kimdi ki, birtakım işler yapıyordu? Hatta değil iş yapmak, o adamın orada olmaması bile gerekiyordu. Çünkü orası onun meskeniydi ve meskeninde kimseyi istemiyordu. Huzuru kaçmıştı.
Çekirge bunları aklından geçirirken, adam çekirgenin olduğu yere kadar gelmişti bile… Aslında güçlü bacakları ile sekip bir üzerine atılsa, bu zavallı adamcık korkup hemen kaçardı… Böyle düşündü çekirge… Adam, bahçeyi sulaya sulaya ta dibine kadar sokulmuştu. Çekirge sarsılmaz gücü ve kibiri ile adama yan yan bakmaya başladı… Üzerine birkaç damla su gelince çekirge, birkaç adım öne yürüdü ve adama yan yan bakmaya devam etti. O anda adam da çekirgeyi gördü…
Tabii ki adam, çekirgenin kendisine yan yan baktığını göremezdi. ‘Ne kadar büyük bir çekirge?’ diye düşündü adam, ‘halbuki ben birkaç kez buraları ilaçlamıştım, hangi ara büyüdü bu?’
Adam çekirgeye doğru bir adım attı ve ayağını çekirgenin üzerine koydu. Büyük ve güçlü çekirge zavallı bir adamın ayağından mı korkacaktı? O bahçenin bütün canlılarını dize getirmiş güçlü bir hayvandı, şimdi bir ayaktan mı korkacaktı? O adamı kaldırıp, güçlü ayakları ile bahçe dışına kadar atacaktı. Adam ayağını çekirgenin üzerine doğru basarken, çekirge de, adamı bahçenin dışına atmak için gardını aldı ve güçlü bacaklarını yukarıya doğru itti…
O kibirli, çok güçlü, gücünü herkesin gücünden üstün gören, bütün bahçelerin küçük canlılarını korkudan tir tir titreten büyük çekirge, ölürken son bir ses duydu; (Güçlü!kabuğunun kırılma sesi) “Çtt”…
Erbay Geceyatmaz

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder