28 Ocak 2015 Çarşamba

Okulöncesi Eğitiminin Gerekliliği 2

               Sevgili okurlar sizlere daha önceden de söz verdiğim gibi, işte bu güzel cumartesi gününde yine sizlerle beraberiz…
               Geçen hafta sizlere, hatırlanacağı üzere, okulöncesi eğitim kurumlarında müzik konusunu anlatmaya başlamıştık, bu hafta da aynı konuyu daha ayrıntılı olarak anlatmaya devam ediyoruz…
               Sevgili okurlar sizlere okulöncesi eğitim kurumlarında müzik dersinin gerekliliğinden önce, okulöncesi kurumlarda eğitimin zorunluluğundan bahsetmek istiyorum…
               Toplumumuzda görülen en önemli gelişmelerden birisi de okulöncesi eğitimdir. Son yıllarda okulöncesi eğitim alanında önemli ilerlemeler kaydedilmiştir. Düşünsenize, birçoğumuz eğitim hayatımıza, ilkokul 1. sınıf programıyla başladık. Yakın zamana kadar eğitim yaşı okula başlama yaşı olarak bilinirdi ve daha önce çocuklara özel bir eğitim gösterilmezdi. Çocukların kişilik gelişiminin temelinde okulöncesi eğitimin önemli bir etken olduğunu bilen anne babalar çok azdı. Ama son 10 15 yıldır okulöncesi eğitim kurumlarının sayısı önemli ölçüde artmış ve hala daha da artmaya devam etmektedir. Bu da okulöncesi eğitimin gerekliliğine inanan anne babaların önemli ölçüde artmış olduğunun bir kanıtıdır.
                Evet, sizin de düşündüğünüz gibi, çoğu aile bunun bir sanayi toplumunda çocukların hem yetişip büyüyebileceği hem de beslenip bakılacağı bir ortam sonucu oluştuğuna inanır.Ancak şu da unutulmamalıdır ki;
                Her anne babanın da en büyük arzusu, çocuklarının hayatta daha sağlıklı, daha başarılı ve dolayısı ile daha mutlu olmasıdır.Fakat bu arzusunu gerçekleştirirken insanların kaçı yapılması gerekeni yerine getirmektedir? Acaba kaç anne baba çocuğunu tanımak, ilgilerini keşfedip geliştirmek, yeni bilgiler öğretmek için seferber olmak veya nesneleri kavratmak için yeterince meşgul olmaktadır? En basit olarak, kaç anne baba eve alınan ihtiyaçları listelerken çocukların da ihtiyaçlarını hesaba katmaktadır?
                 Çocuk toplumun geleceğidir. Her anne baba çocuğuna, tıpkı bir çiftçinin bir fidanı büyütürken gösterdiği, dikkat ve özeni göstermelidir. Daha da önemlisi bütün bunları yaparken, aynen fidandaki istenmeyen dalların budakların budanıp alınması gibi, çocuğun da istenmeyen hareketleri olumlu hareketlere döndürülmeli, ancak bunlar şefkat çerçevesinde yapılmalıdır. Yoksa fidanlarımıza bakmazsak ve onları doğanın bozucu etkenlerinden koruyamıyorsak o fidanlar sağlıklı büyümez ve meyve vermezler…
                 Yaşamın ilk yılları, öğrenmenin en yoğun olduğu yıllardır. Bloom’a göre, insan 17 yaşına kadar olan zihinsel gelişiminin % 50 sini 4 yaşına kadarki sürede edinmektedir.Çocuğun, okulöncesi eğitim yılları olan, ilk 5-6 yılı insan yaşamı için verimli yıllardır. Bu yıllar ziyan edilmemelidir. Çocuğun zihinsel, sosyal ve duygusal yaşamının kökleri bu devrede atılır, dolayısı ile kişilik tablosu bu devrede oluşmaktadır.Bu bakımdan hem okulöncesi eğitim kurumlarına, hem de anne babalara büyük sorumluluklar düşmektedir.
                 Çokça karşılaştığım bir soruyu sizinle de paylaşmak istiyorum, tanıdığım sevip saydığım, zaman zaman sohbet ettiğim çoğu anne babalar bana bu soruyu yöneltmiştir…
                 -Çocuğum müzik dersine kaç yaşında başlamalıdır?
                 Okulöncesi eğitimin belli bir zamanı yoktur sevgili okurlar… Evet çocuğun psikomotor hareketleri bazı müzik aletlerini çalmak için yeterli olmayabilir, ancak onlara daha kolay çalınan aletler verip, daha öncesi dinlemesini öğretip, müziği bir yaşayış biçimi olarak göstermeli ve müziğin çocukların hayatında büyük rol oynamasını sağlamamız gerekir…
                Çocukların eğitimi doğumla birlikte başlamaktadır sevgili okurlar… Hatta eğitimin anne karnında başladığını ileri süren eğitimcilerin olduğu bilinmektedir. Çocuğumuz doğmadan önce ona müzik dinletmemiz gerektiğini büyük bir çoğunluğumuz duymuştur. Bunu hepimiz sıkça duyduk eminim: “Mozart dinlet, çocuğun zeki olsun”
                Eğer bizler, eğitimin anne karnında başladığını ileri süren eğitimciler gibi düşünüyorsak, o halde bunun da doğru olduğuna inanmamız gerekir…
                Evet sevgili okurlar, köşe yazım dolduğu için bu konuyu gelecek hafta sizlere anlatmaya, sizinle sohbet etmeye devam edeceğim, gelecek hafta buluşmak üzere, şimdilik hoşçakalın…                 
                                 















            

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder