Merhaba
sevgili okurlar… Bugünden itibaren her cumartesi günleri, kültür ve sanat
yazıları ile gazetemiz “Yeni Bakış” ta sizlerle birlikte olacağımı müjdeler,
hepinizin keyifli ve huzurlu bir hafta sonu geçirmenizi dilerim.
Mesleğim
icabı konu seçimi yaparken, sizlere daha etkili ve verimli ulaşabilmek için, en
güçlü olduğuna inandığım yönümü, yani pedagojik yönümü kullanmaya çalışacağım
ve sizlere doğumumuzdan ta ölümümüze kadar, hayatımızın her evresinde iç içe
olduğumuz bir konuyu, “müzik” konusunu anlatmaya çalışacağım…
Bazı
meslekler çok yönlüdür sevgili okurlar, aynı müzik biliminin de olduğu gibi…
Bizler bu sayfalarda müziğin sözlük anlamını, ortaya çıktığı zamanı, ya da
tarihsel gelişimini yazarak başlasaydık belki de çok klasik bir yazı ya da
sohbet yapmış olurduk. Evet, ileride tabii ki bu konularla da ilgili
yazılarımız, sohbetlerimiz olacaktır. Çünkü her bilim dalında olduğu gibi,
müzik bilimi de ne kadar da çok yönlüyse, aslında içindeki konular o kadar
birbirini tamamlar…
Bizler
bu sayımızda ve bundan sonraki birkaç sayı boyunca, müziğin okul öncesi
yaşlardaki çocuklarda etkin olarak işlenmesi ve kullanılması konusunu
işleyeceğiz…
Müzik
Öğretmeni yetiştiren kurumlar, Eğitim Fakültelerine bağlı Müzik bölümleridir
sevgili okurlar… Fakat Eğitim Fakülteleri Müzik Bölümlerinde sadece
“ortaöğretim kurumları” için müzik öğretmeni yetiştirilmektedir… Öyleyse
ilköğretim, ve daha da önemlisi okulöncesi eğitim boşluktadır. Çoğu kez de bu
nedenle eğitim-öğretim yanlışlıkları yapılmaktadır… Bu konuyu genel olarak
ülkemiz üzerine uyarlarsak, evet, bizim ilköğretime öğretmen yetiştiren bir
eğitim kurumumuz var, fakat o kurumumuz ilköğretime ve okulöncesi eğitime
“sınıf öğretmeni” yetiştirmekten öteye gitmez. Zaten o eğitim kurumumuz müzik,
resim ya da spor öğretmeni, yani “branş öğretmeni” yetiştirmeyi görev edinmeye
kalksa, okulun eğitim öğretim programlarının ciddi bir farklılıkla yenilenmesi,
yani yapının olduğu gibi değişmesi gereklidir… “Branş” ismini verdiğimiz bu
bölümler, ilgili okulun ek bölümleri olarak açılabilir. Bu sefer de ciddi bir
eğitici öğretmen kadro boşluğu oluşur…
Görüldüğü gibi sevgili okurlar, mevcut bir düzenin üstüne başka bir
düzen yaratıp uygulamaya koymak, “iğne ile kuyu kazmaya” benzer… Ancak şunu da
belirtmekte yarar var; çok zor olsa da, asla doğru bir işi uygulamaya koymaktan
vazgeçmemeliyiz, ondan dolayıdır ki bunun ileride doğru bir raya oturacağına
kesinlikle inananlardanım…
Marmara üniversitesi Atatürk Eğitim
Fakültesi Müzik Öğretmenliği Bölümünü bitirip, askerlik görevimi tamamladıktan
sonra, bir sene İstanbul daki bir ilköğretim okulunda müzik öğretmenliği
yaptım… Zevkli olmasına rağmen, bu bendeki ilk “soğuk duş” etkisi yaratan
yerdi… O yıllarda “çocuk gelişimi ve eğitimi”nin önemini, nasıl olması
gerektiğini farkedebildiğimi, kavrayabildiğimi söyleyemem. KKTC Milli Eğitim
Bakanlığına bağlı Gülenyüzler Anaokulunda “sözleşmeli müzik öğretmeni” olarak
başladığım tarih de benim için ikinci bir sınav merkeziydi… Problem, ne
memleketimden ayrı geçirdiğim zaman, ne de başka bir şeydi… Problem, benim
ortaöğretim için müzik öğretmeni yetiştiren bir kurumdan mezun olmamdı…
İlköğretim için veya okulöncesi eğitim kurumlarına müzik öğretmeni yetiştiren
bir kurum da yoktu… Hala daha da yoktur. Teknik olarak zorlamam olanaksızdı,
çünkü bir çalgıyı (Keman) ileri derecesine kadar öğrenmiş, sınıf çalgısı olan
piyanoyu ve gitarı çalmayı geliştirmiş, ve sesimi etkin olarak kullanmayı okulda
öğrenciyken öğrenmiştim… Sorun ilköğretim ve okul öncesi öğretimindeki
çocuklara, nasıl ulaşacağımı, onlara müziği nasıl kavratabileceğimi
keşfetmemdi… Bu problemimi, iyi saatte olsun, o zamanki Gülenyüzler Anaokulu
okul müdüresi sn. Sevgi Konaç ve, şu anda Atatürk Öğretmen Akademisinde öğretim
görevlisi olan yrd. Doç. Hasan Özder le aştım… Hatta işleri daha da geliştirip,
üç yıl aynı anaokulunda çalıştım ve 2003-2004 öğretim yılında, ilk anasınıflar
öğretmen el kitabı olan, KKTC Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığı “Okulöncesi
Eğitimi Öğretmen El Kitabı” isimli çalışmada, anasınıflara ve okulöncesi
çocuklara müzik nasıl öğretilir, sınıfta müzik öğretmenlerinin ne yapmaları
gerektiğini öğretici bir kitabın yazımında da yer aldım. 13 tane de okulöncesi çocuklar
için yaptığım beste bu kitapta yer aldı… Bu da konuya ne kadar hakim
olabildiğimin “tuzu biberi”ydi…
Üç
sene içinde, okulöncesi cocuklara yönelik müzik çalışmalarını bu kadar
geliştirmeme ben bile inanamamıştım, ama yaşadıklarımdan şunu çıkarmıştım;
ciddi çalışılırsa, istenilen hedefe er ya da geç ulaşılır… Bu iki örnek okul,
okulöncesi çocuklarının müzik etkinliklerini nasıl yapmaları konusunda önemli
buluşlar kavramama ve gözlemleme yapmama çok yardımcı oldu ve o zamandan sonra
esas mesleğimin bir kolu olarak “okulöncesi eğitim kurumlarında müzik nasıl
öğretilir “ konusuna sürekli eğilmeme vesile oldu…
Sizlere gelecek hafta, okulöncesi çocuklara yönelik müzik
etkinliklerinden bahsetmeye devam edeceğim sevgili okurlar, şimdilik
hoşçakalın, huzurlu ve neşeli hafta sonları dilerim…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder