26 Mart 2015 Perşembe

Yüreğinin Götürdüğü Yer

                                                          YÜREĞİNİN GÖTÜRDÜĞÜ YER

                Sevgili okurlar, hayatta kimimiz kendimizi “şanslı” olarak görüp, yaşadığımız güzel rastlantıları anlatıp mutlu olurken, birçoğumuz da kendimizi “ şanssız” olarak niteler, sürekli karşılaştığımız olumsuzlukları birbirimize anlatır, hüzünlenir dururuz. Hatta bunları birbirimize anlatırken, bazen abartıp olayları daha da hazin, veya daha mutlu durumlara da sokarız. Fakat aşağıda okuyacağınız hikaye tamamıyle gerçek ve “o kadarı da olmaz” dedirten cinsten bir hikaye...

                Okuduktan sonra karar verin lütfen; bu hikayenin kahramanı şanslı mı yoksa şanssız mı?...

                Karar sizin… 

                1962 yılında, Frane Selak isimli Hırvat bir müzik öğretmeni, Saraybosna’ dan Dubrovnik’ e giden bir yolcu trenine bindi. Tabii ki bu yolculuğun, onu tüm dünyaya tanıtacak olaylar zincirinin ilk halkası olacağından habersizdi. Selak’ ın yolcu olarak bindiği tren raydan çıktı ve donmuş nehre devrildi. Bu tren kazasında, 17 kişi hayatını kaybederken, Selak kıyıya kadar yüzerek kendini kurtardı. Selak kazayı sadece kırık bir kol ve vücudundaki çiziklerle atlatmıştı.

                Bu olaydan bir yıl sonra Selak, uçakla Zagreb’ den Rijeka’ ya seyahat etmek için uçağa bindi. Gökyüzünde bir anda uçağın kapısı açıldı. Hava sirkülasyonu bazı yolcuları dışarı çekmişti ve uçaktan fırlayanlar arasında Selak da vardı. Uçak birkaç dakika sonra yere çakıldı ve 19 kişiye mezar oldu. Ancak Selak gözlerini açtığında hastanedeydi. Şansı yaver gitmiş bir saman yığınının üzerine düşmüştü. Onu orada bulup hastaneye yatırmışlardı. Bu kazayı da sadece hafif sıyrıklarla atlatmıştı.

                1966 yılında, Selak’ ın bindiği otobüs yoldan çıktı ve bir nehre uçtu. Kazada dört kişi öldü. Selak ise kazadan hafif yaralı olarak kurtuldu.

                1970 yılında Selak, otomobiliyle yolculuk ederken, araç birden alev aldı. Selak çabucak aracı durdurup kendini dışarı attı. Bundan hemen sonra da araç havaya uçtu.

                1973 yılında Selak’ ın arabasının bozuk benzin pompasından, otomobilinin motoruna benzin aktı. Araç anidenalev aldı. Selak bu kazadan da kurtuldu, ancak saçlarının büyük bir kısmı yandı.

                1995 yılında Zagreb’ de, Frane Selak’ a bir otobüs çarptı. Selak bu kazayı da hafif sıyrıklarla atlattı.

                1996 yılında aracıyla bir dağ yolunda seyreden Selak, döndüğü virajın ardından, bir kamyonun üzerine doğru geldiğini gördü. Refleksle aracını yolun dışına yöneltti. Araç yoldan çıkıp uçurumdan yuvarlanırken, Selak araçtan atladı ve orada rastgele bulunan bir ağaca tutundu. Aşağıya baktığında, yaklaşık 90 metre aşağıda aracının patladığını gördü.

                 Selak artık kimilerine göre şansı, kimilerine göre ise şanssızlığı konusunda dünya çapında bir üne sahip olmuştu.

                 2003 yılında Selak, hayatında ilk kez piyango bileti aldı. Büyük ikramiye olan, 1 milyon dolardan fazla para kazandı.

                 Artık gazeteciler ve televizyoncular da devamlı surette Selak’ ı arayıp onunla program ve röportaj yapmayı ister olmuştu.Selak onlara hayat hikayesini anlatırken;

                 -Buna iki şekilde bakabilirsiniz,                                                                                                                   

diyordu…                                                                                            

                   -Ya dünyanın en şanssız insanıyım, ya da en şanslısı. Ben ikincisinin doğru olduğuna inanıyorum

                   2004 yılında, dünyaca ünlü Mısır Çipsi üreticisi Doritos, Avustralya da bir TV reklamında oynatmak üzere Selak’ a teklif götürdü. Başta teklifi kabul eden Selak, daha sonra fikrini değiştirdi…  

                    Sydney’ e uçakla gitmeyi reddetti. Selak kimilerine göre gitmeli, kimilerine göre de gitmemeliydi. Selak, fikrini neden değiştirdiğinin sebebini soran gazetecilere ise,

                   -Şansımı daha fazla test etmek istemiyorum…

diyerek açıkladı…            

           

                     


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder