28 Mart 2015 Cumartesi

Öğrenme Çevresinin Düzenlenmesi- High Scope Yaklaşımı 3

                                                ÖĞRENME ÇEVRESİNİN DÜZENLENMESİ

             Sevgili okurlar geçen haftaki sohbet yazımızda, High/Scope Eğitim Yaklaşımındaki ilkelere göz atmış, en önemli temel ilke olan “etkin öğrenme” ilkesini incelemiştik.Etkin öğrenmenin kaç noktadan oluştuğunu ve bunları çocuklarla nasıl paylaşmamız gerektiği üzerinde durmuştuk.Etkin öğrenmenin temel ilke olarak gösterildiği aşağıdaki diyagramda, sanırım bunun önemi daha fazla anlaşılacaktır; Günlük Program, Öğrenme Ortamı, Yetişkin/Çocuk Etkileşimi ve Değerlendirme maddeleri, Etkin Öğrenme’nin çevresine toplanmıştır. Çünkü bu programda hedef; Etkin Öğrenmedir… 

                                                            Yetişkin/Çocuk Etkileşimi

                                    Değerlendirme       Etkin Öğrenme        Günlük Program

                                                                     Öğrenme Ortamı

             Bugün ise konumuza, öğrenme çevresinin nasıl düzenlenmesi gerektiği ile giriş yapıp sohbetimize başlamak istiyoruz…

            Sevgili okurlar öğrenme çevresinin düzeni, çocukların yaptığı hemen her şeyi etkiler. Sınıf düzeni, öğretmenin eğitimle ilgili düşüncelerini yansıtır. High/Scope sınıfının düzenlenmesi, çocukların tercihlerini belirleyip, ona göre davranabileceği uyarıcı ve düzenli bir çevrede daha iyi öğrenebileceği inancını taşır. Sınıf iyi tanımlanmış çalışma köşelerine bölünmüştür, el altında pek çok malzeme vardır ve her köşedeki malzeme, belirli bir mantık içinde yerleştirilmiştir. Bu nedenle çocuklar, bağımsız olarak hareket edebilirler ve mekana oldukça hakimdirler.

            Sınıf düzeni beş adımda oluşturulabilir:

1- Yer Bulmak: Sınıf, etkinlik yapacak çocuklara ve ve çeşitli malzemelere yetecek kadar geniş olmalıdır. Sınıfta çocukların görüp erişebileceği bir dolap sistemi olmalıdır. Çocukların kendi davranışları yoluyla öğrenebilecekleri, yaratabilecekleri, arkadaşlarıyla çalışabilecekleri ve çalışmalarını sergileyebilecekleri bir mekana ihtiyaçları vardır.
2- Sınıfın Bölünmesi: Eğitim yılına dört ya da beş temel köşe hazırlayarak başlanması önerilmektedir.Çocukların ilgi, istek ve ihtiyaçları öğrenildikçe, köşe ve köşelerdeki materyal sayısı artırılır. Köşeler sadece malzemelerin toplandığı yerler olarak düşünülmemeli, çocuklara malzemeleri kullanabilecekleri kadar da yer ayrılmalıdır. Köşeler oluşturulurken, çocukların sınıfın içinde dolaşmaya teşvik edecek, hiçbir malzemenin bulunmadığı “boş” alanlardan kaçınılmalıdır.
3- Malzemeleri Seçme, Kaldırma, Etiketleme: Bütün köşeler için çeşitli biçimlerde kullanılabilecek, çok amaçlı malzemeler seçilmelidir. Bu yaratıcılığı teşvik eder ve çocukların dikkat süresini artırır.Eğitim yılının başında malzeme çeşitlerini sınırlı tutmak, çocukların seçim yapma ve temizlik konularında güçlük yaşamalarını önler. Eğitim yılı içinde malzemelere yenileri eklenir. Malzemeler çocukların kolayca görebilecekleri şekilde yerleştirilmelidir. Kutular, raflar, çekmeceler etiketlenmelidir. Böylece çocuklar kullanılan malzemeleri kolayca yerlerine kaldırabilirler. Nesnelerin resimleri, katalog resimleri, fotoğraflar ya da şekiller gibi çeşitli etiketler kullanılabilir. 
4- Çocukların Sınıfı Öğrenmesi: Okulun başladığı ilk birkaç ayda, ilgi köşeleri ve malzemelerle ilgili öğrenime öncelik verilmelidir. Bu amaçla çocukların, köşelerin oluşturulması, depolama ve etiketleme süreçlerine mümkün olduğunca katılımı sağlanmalıdır. Bu hareket çocuklara “sınıfın sahibi olma” duygusunu verir. Çocuklarla konuşulurken köşelerin ismini kullanmak, bu öğrenmenin kısa zamanda gerçekleşmesini sağlar.
5- Çocukların Çalışmalarının Sergilenmesi: Sınıfta çocukların göz seviyesinde birkaç sergi köşesi oluşturulmalıdır. Bu köşelerde çocukların anlayabileceği ya da yaratılmasında katkılarının bulunduğu çalışmalar sergilenmelidir. Çocukların taklit etmesi için önceden kesilmiş ya da belirlenmiş modeller sergilenmemelidir.

           Fiziksel ortam, çocukların davranışları üzerinde güçlü bir etkiye sahiptir. Bu nedenle High/Scope programında, çocuklara karar vermek ve seçimler yapmak için sürekli fırsatlar sağlanır. Çocuklar etkinlikler ve materyaller hakkında seçimler yapmak için cesaretlendirilir. Çocuklar seçimlerini yapıp planlarını sürdürürken, araştırırlar, soru sorarlar ve sorulara yanıt bulurlar, problem çözerler ve sınıf arkadaşları ve yetişkinlerle iletişim kurarlar, Bu tür bir çevrede çocuklar, doğal olarak gelişimsel becerileri ve yetenekleri geliştiren aktivitelerle meşgul olurlar ve temel deneyimleri kazanırlar.

26 Mart 2015 Perşembe

Yüreğinin Götürdüğü Yer

                                                          YÜREĞİNİN GÖTÜRDÜĞÜ YER

                Sevgili okurlar, hayatta kimimiz kendimizi “şanslı” olarak görüp, yaşadığımız güzel rastlantıları anlatıp mutlu olurken, birçoğumuz da kendimizi “ şanssız” olarak niteler, sürekli karşılaştığımız olumsuzlukları birbirimize anlatır, hüzünlenir dururuz. Hatta bunları birbirimize anlatırken, bazen abartıp olayları daha da hazin, veya daha mutlu durumlara da sokarız. Fakat aşağıda okuyacağınız hikaye tamamıyle gerçek ve “o kadarı da olmaz” dedirten cinsten bir hikaye...

                Okuduktan sonra karar verin lütfen; bu hikayenin kahramanı şanslı mı yoksa şanssız mı?...

                Karar sizin… 

                1962 yılında, Frane Selak isimli Hırvat bir müzik öğretmeni, Saraybosna’ dan Dubrovnik’ e giden bir yolcu trenine bindi. Tabii ki bu yolculuğun, onu tüm dünyaya tanıtacak olaylar zincirinin ilk halkası olacağından habersizdi. Selak’ ın yolcu olarak bindiği tren raydan çıktı ve donmuş nehre devrildi. Bu tren kazasında, 17 kişi hayatını kaybederken, Selak kıyıya kadar yüzerek kendini kurtardı. Selak kazayı sadece kırık bir kol ve vücudundaki çiziklerle atlatmıştı.

                Bu olaydan bir yıl sonra Selak, uçakla Zagreb’ den Rijeka’ ya seyahat etmek için uçağa bindi. Gökyüzünde bir anda uçağın kapısı açıldı. Hava sirkülasyonu bazı yolcuları dışarı çekmişti ve uçaktan fırlayanlar arasında Selak da vardı. Uçak birkaç dakika sonra yere çakıldı ve 19 kişiye mezar oldu. Ancak Selak gözlerini açtığında hastanedeydi. Şansı yaver gitmiş bir saman yığınının üzerine düşmüştü. Onu orada bulup hastaneye yatırmışlardı. Bu kazayı da sadece hafif sıyrıklarla atlatmıştı.

                1966 yılında, Selak’ ın bindiği otobüs yoldan çıktı ve bir nehre uçtu. Kazada dört kişi öldü. Selak ise kazadan hafif yaralı olarak kurtuldu.

                1970 yılında Selak, otomobiliyle yolculuk ederken, araç birden alev aldı. Selak çabucak aracı durdurup kendini dışarı attı. Bundan hemen sonra da araç havaya uçtu.

                1973 yılında Selak’ ın arabasının bozuk benzin pompasından, otomobilinin motoruna benzin aktı. Araç anidenalev aldı. Selak bu kazadan da kurtuldu, ancak saçlarının büyük bir kısmı yandı.

                1995 yılında Zagreb’ de, Frane Selak’ a bir otobüs çarptı. Selak bu kazayı da hafif sıyrıklarla atlattı.

                1996 yılında aracıyla bir dağ yolunda seyreden Selak, döndüğü virajın ardından, bir kamyonun üzerine doğru geldiğini gördü. Refleksle aracını yolun dışına yöneltti. Araç yoldan çıkıp uçurumdan yuvarlanırken, Selak araçtan atladı ve orada rastgele bulunan bir ağaca tutundu. Aşağıya baktığında, yaklaşık 90 metre aşağıda aracının patladığını gördü.

                 Selak artık kimilerine göre şansı, kimilerine göre ise şanssızlığı konusunda dünya çapında bir üne sahip olmuştu.

                 2003 yılında Selak, hayatında ilk kez piyango bileti aldı. Büyük ikramiye olan, 1 milyon dolardan fazla para kazandı.

                 Artık gazeteciler ve televizyoncular da devamlı surette Selak’ ı arayıp onunla program ve röportaj yapmayı ister olmuştu.Selak onlara hayat hikayesini anlatırken;

                 -Buna iki şekilde bakabilirsiniz,                                                                                                                   

diyordu…                                                                                            

                   -Ya dünyanın en şanssız insanıyım, ya da en şanslısı. Ben ikincisinin doğru olduğuna inanıyorum

                   2004 yılında, dünyaca ünlü Mısır Çipsi üreticisi Doritos, Avustralya da bir TV reklamında oynatmak üzere Selak’ a teklif götürdü. Başta teklifi kabul eden Selak, daha sonra fikrini değiştirdi…  

                    Sydney’ e uçakla gitmeyi reddetti. Selak kimilerine göre gitmeli, kimilerine göre de gitmemeliydi. Selak, fikrini neden değiştirdiğinin sebebini soran gazetecilere ise,

                   -Şansımı daha fazla test etmek istemiyorum…

diyerek açıkladı…